AİLEMİZ
İnsanlık tarihinin en anlamlı sosyal oluşumu kuşkusuz toplumun çekirdeğini oluşturan ailedir. Antropologlar tarafından yapılan çalışmalarda da görüldüğü gibi bir erkekle bir kadının birlikteliğinin , evrensel bir kültür normu olduğu çok açıktır.
Yaşamın değerli bir parçası olan aile iki kişinin yaşam boyu birbirlerini ortak kabul ettikleri en temel ilişki anlaşması evlilikle başlar. Başlangıçta insanı erkek ve dişi olarak yaratan Tanrı’nın, insanın yalnız yaşamasını planlamadığı açıktır . Bu nedenle ailenin oluşumuna atılan ilk adımın özünde birlik ruhu yatmaktadır ve bu oluşum bireyler arasındaki yakınlığı tatmin etmek için tasarlanmıştır .
Dolayısıyla evliliklerdeki ilişki sıradan bir ilişki değildir . Duygusal, sosyal, ruhsal ve fiziksel hayatı erkek ve kadın tüm yönleriyle olabilecek en derin şekilde birbirlerinden zevk alarak paylaşmalıdırlar . Buradan hareketle ailenin oluşumuna bakarken erkek ve kadını bir araya getiren bu yapılanmanın ne olduğunu ve nasıl oluştuğunu iyi anlamalıyız.
Bir gün gelir bir erkekle bir kadın evlenirken, bir oda dolusu tanığın önünde durup ömür boyu birbirlerini seveceklerine dair adanmışlıklarını ilan ederken kutsal bir yemini dile getirirler: “...bu günden itibaren... iyi günde ve kötü günde... hastalıkta ve sağlıkta... zenginlikte ve yoksullukta... ölüm bizi ayırana dek... seveceğime ve sayacağıma... söz veriyorum.”
O gün mutlu bir gündür. Belki de hayatımızın en mutlu günü. Fakat balayı bittiğinde, kur yapmanın ve birlikteliğin verdiği hisler azaldığında birçok çift, “aşık olmak” ile iyi bir evliliği bina etmenin iki farklı gerçek olduğunu fark ederler . Evlilik töreninde verdikleri o sözleri tutmak, düşündüklerinden çok daha zordur.
Çünkü , Evlilik çatısı altında bir aradayken günlük yaşamın gerekliliği için araba almayı, yatırım yapmayı, hatta markete gitmeyi bile önceden planlayan bizler , ilişkilerimizi nasıl başarılı kılacağımız konusunda plan yapmadan evleniriz ve ihtiyacımız olan yakınlığı geliştirmenin yollarını bulamadığımızda da sorunlar yaşamaya başlarız .
Evlilik amaçlı bir ilişkidir . Araştırmalar göstermiştir ki yakınlık ruhunun belirgin olduğu evlilikler en güvenilir ve en üretken ortamlardır . Tabi ki evliliğin tek amacı üreme değildir . Her birimizin belirli potansiyel yetenekleri vardır ve evlilik ortaklığı bu yetenekleri geliştirmek ve kullanmak için ideal bir ortamdır .
“İki kişi bir kişiden iyidir.” sözünde olduğu gibi biri düşerse yoldaşı onun kalkmasına yardımcı olur . Öyle ki , Erkek zayıf olduğunda karısı güçlüdür , kadın tökezlediğinde erkek onun kalkmasına yardımcı olur . İki kalp iki zihin günlük sorunlarla mücadele etmek için birlikte çalıştığında hayat daha kolay olur .
Bununla birlikte tarihsel süreç içerisinde toplum düzeni nasıl bazı değişikliklere uğradıysa buna bağlı olarak aile kurumu da bu değişimlerden etkilenmiştir ve bunun sonucu değişen ilişkiler, güçlenip zayıflayan duygular eşlerin birbirlerine karşı davranışları bazen sevgi dolu olurken bazen de şefkatten uzaktır. Bazen de değişim kontrolümüzün dışına çıkar. Çünkü hayat beklenmedik değişimlerle doludur ve önemli olan çift olarak bu değişimlere nasıl cevap vereceğimizdir .
Özellikle , içinde yaşadığımız modern çağın etkisiyle ailenin işlevleri ve görünümü de değişmiştir. Ekonomik sorunların ağırlaşması ve gündelik hayatın zorluğu aile bireylerini farklı tüketiciler haline getirmiştir. Sağlık ve mutluluk hakkı , etkinlik ve hız isteğini yoğunlaştırdığı için yaşam tarzımız performans gerektirmektedir .
Bu aşamada bir plan yapmayı düşünürken sahip olabileceğimiz en tehlikeli varsayım sosyal içerikli ilişkilerde olduğu gibi evlilik ilişkisindeki büyümenin kendiliğinden gerçekleşeceği fikridir . Günümüz dünyasında sayısız çift gereğinden fazla iç içe oldukları sosyal , fiziksel yada dinsel etkinlikler aracılığıyla ilişkilerinin büyüyeceklerini varsaydıklarından dolayı yıpranmış ve durgun hale gelmiştir. Oysa , birlikte büyümek için ihtiyaç duyduğumuz gelişimin formülü yaratıcının erkek ve kadın için olan tasarısındadır . Bu değerli yapılanma yalnızca toplumun küçük bir parçası olmakla kalmayıp çok daha fazlasını hak etmektedir . Çünkü aile büyümemiz ve gelişmemiz için ihtiyaç duyduğumuz ve sevildiğimiz yerdir .
Eğer evlilikte, Yaratıcının sahip olduğu; Evliliği insan mutluluğunun doruk noktasına taşıma tasarısıyla, gücün sağlam ve pratik bilgisi yoksa, o evliliğin başarılı olmayacağını söylemek sanırım hayal olmaz .
Bunu görmezlikten gelmek, eşler arasında soyutlanmaya ve ayrılığa yol açar. Bu, günümüzde pek çok ailede görülen bir süreçtir. Tanrı’nın uygulanabilir planını takip etmekteki başarısızlık, boşa sarf edilmiş emek, acı bir hayal kırıklığı ve daha ileri seviyede ise boşanmayla sonuçlanır. Unutmamalıyız ki hayatın amacı sadece kendi hedeflerimize ulaşmak değildir. Bunun için Tanrısal akıl evliliği başkalarına da faydalı olacak şekilde mükemmel tasarlamıştır . Kutsal Kitap sözlerinin yararlı olmayacağı kanısında isek iyi düşünmeliyiz . Gereğinden fazla duygusal davranmak bizi yanıltabilir .
Duygular elbette önemlidir, Çünkü bizlere ilişkide bir şeyin doğru olup olmadığını söylerler ama eğer yapıcı eylemlerde bulunmak istiyorsak duygularımıza mantıkla yön vermeliyiz. Bu süreçte duygularımız kısa devre yaptığında mantıktan yararlanmadan duygulara dayanan eylemler, yarardan çok zarar verecektir . Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için evreni yönlendiren ve bizim kontrolümüz dışında yaşamın devamını ve gerekliliğini sağlayan fiziksel kuralların yararlarına bakmak yeterli olacaktır .
Kör köre kılavuzluk edemez , sözünü dikkate alarak ihtiyacımızı doğru adımlarla pekiştirmeli ve bu değerlerin hayatı nasıl yaşanabilir kılacağını keşfetmeliyiz.